Ahali, çıktı
aylık anarşist haberfikir yorum gazetesi Ahali çıktı...
iletişim için: ahaligazetesi@gmail.com
Gazetemizi bulabileceğiniz yerler ve içindekiler için tıklayın
Yaygın medyanın yapay düşünsel üretimi ve sunumu karşısında durduğumuz noktada anlatmak istediklerimizin somut bir yansıması olarak çıkıyor bugün Ahali. Sıklıkla sorgulanan gerçekleri anarşist bir bakış açısıyla anlatmayı şiar edindiğimiz yazılar anarşist tarihten güncele her türlü üretim ve tüketim ilişkisinden çokça değindiğimiz ekoloji olgusuna kadar birçok konuya vurgu yaparak, sürekli kendini yenileyen bir nitelik kazanma çabasında. Bu çaba özellikle sistemin, oluşturduğu ayrıcalıklıların yararına, bireyler üzerine yıktığı zorunlulukların ve çıkar odaklı sorumlulukların farkında olan ve bunların karşısında anarşizan bir anlayışla durabilen kişilerle de ortak paydada buluşabilmek adına gösterilen bir bilincin ürünüdür. Bir bütünü koruma çabası da denebilir buna, dünya kadar büyük bir bütünü, 'yığın'la insanı,oysa ilk elde seslenebileceğimiz bir siz, yani okuyucularımız varsınız o bütünde,ama yine de, çağrımız herkes için olabilsin; çünkü bizim hala umudumuz var ya da var olan kokuşmuşluğa karşı bir sözümüz. Evet, yeryüzü bir bütündür bölünemez.
Var olan sınırsız bilgi ortamında toplumu sağanak bilgi bombardımanına tutan medyanın aksine konuşmak; bugün yanlışa düşmek ya da yanlış bilgilendirmekle aynı anlama gelirken belli bir ideoloji ekseninden toplumla buluşmak adına yapılan çoğu girişim kısa sürede baltalanıyor. Öyle ki içinde bulunduğumuz yoğun faşist ve şoven propaganda sürecinde Ahali'de kullandığımız ya da kullanacağımız çoğu ibare birilerinin canını sıkabilecek türden. Tam da bu aslında sistemin anarşist söz üretenlerden bir nebze de olsa çekindiğinin bir kanıtıyken aynı zamanda bu yönüyle biraz da cesaretlenmemizi sağlayan bir etken oluyor. 82 anayasasıyla dimağlara çokça gark edilen apolitik tavır günümüzde okumayı okulla karşılayan hastalıklı bir görüşe zemin hazırlamışken statü kaygısı bireyleri içinde bulundukları toplumsal krizin dışındaymışçasına yaşamalarına neden oluyor. Ve aynı neden bu gidişata son vermek isteyenlerin önünde statüko bağımlılarından ayrı olarak bir tutuma itiyor insanları. Çoğu kez, iktidarı eleştirmek bile bu tutuma göre bir nevi Donkişotluktur ya da boşa harcanan efordur. Bu kara cehaletin, uyurgezerliğin açık adı aymazlıktır. Duruma buradan baktığımızda farkındalık ve tavır geliştirmenin yani teoriyi pratiğe dökmenin ancak iyi bir tarih okuması yoluyla, resmi tarihin yanlılığının algılanmasıyla ve medya günlüklerinin sıkı bir gözden geçirmesiyle gerçekleşebileceğini söylüyoruz. Gazetenin bu anlamda teoriyle birlikte pratik çözümleri de esinleyebileceği düşüncesindeyiz.
Ahali'nin anarşizmle ilişkilendiği nokta en başta devrim istencidir. Nihil mefhumlara bağlı salt kaos düşleri, sadece psiko-politik bir tavır gerçekleştirebileceği inancıyla kendini kapatır. Sığ bir emek mücadelesine kendini mahkum eden hareketlerin daha sol ya da daha sağ alternatiflerini yaratmak, solu düzeltmek bizim amacımız değil. Ahali'ye yazılan her haber özünde yaşamı ve devrimi 'bir' kılmak içindir. Sistemin kendisine uyumlanmanın önünde durabilmek adına yazınsal anlamda bu sürecin post-travmatik etkilerinin yanında çözüm önerileri sunabilme çabası içindeyiz. Anti-militarizme olan vurgu bugün açık faşist tehdide karşı daha da yaşamsaldır. Memleketin siyasal gündeminden fırsat bulup dünyaya bakılacak olursa görülür ki kimi vicdanların savaşa ve insanyiyen küresel düzene olan itirazı hiç de hafife alınanamayacak boyutlardadır. Önemli olan 'insan yığınları'nın yanında ne yapabileceğimizi, nasıl bir yaşam örgütleyeceğimizi bulmaktır. Bu coğrafyada salt bir var oluş çabasından daha çok, şeylerin anarşi adına yapılabileceğini gösterebileceğimize dair bizim hala umudumuz var.
Sermaye birikimi kar marjlarını, artan cirolar satış primlerini, yükselen borsa ahmakların ceplerini dolduradursun fakirlikten ağzı kokan toplum buna sessiz kalsın. Memur maaşlarına göstermelik bir zam gelsin asgari ücret % 6 arttı diye insanlar bayram etsin,7 yaşındaki bir çocuğun aldığı şekerden devlet katma değer vergisi kessin, bir annenin ölen oğlunun ardından dökülen gözyaşlarını hikmet-i devlet banknotla sildirsin, Kürtlere küfredilsin Ermeniler katledilsin, şaşkınlıktan gözü dönen toplum buna sessiz kalsın. Olur mu? Oluyor... Tabi sessiz kaldığımız yerde sadece bunlar olmuyor, yaşam alanları sınırlanmaya başlıyor yoğun baskı ortamından kaçmaya çalışan masum insanlar üstüne mülteci yaftası yapıştırılıp cehennem bildikleri topraklara geri iade ediliyor. İnsan haklarını savunanlar bugün hainlik damgasını yiyor, barış uğruna savaş verenler sokakta öldürülüyor ve daha yüzlercesine bugün düzen ortamı diyen düzenbazlar yarından bahsederken geçmişi kınayabiliyor, kan kusuyor toplum ve buna kızılcık şerbeti içtim diyor, demezse de zaten ona dedirtiliyor. Bütün bunlara düzen diyenler riyakâr mı sadece? Görmezden gelenler sadece kara cahil ve bizler de sadece Donkişot muyuz bu durumda? Hayır, bizce çok daha fazlası!!!
Hayata dair bir çabayı toplumun her kesimine ulaştırabilmek temelde hepimizin arzusu. Bu yönüyle anarşizm, ideolojilerden farklı olarak siyasal olduğu kadar nüvesini hayatta da bulan ve kendini doğadan kopmadan yaşama atfedebilen bir sinerjiye sahiptir. Dizginlenen çoğu değere karşı çıkmak çok cepheli bir mücadeleyi de beraberinde getirecektir çünkü bu değerler klişeleşmiş ahlak kurallarından teorize edilmiş rejimlere kadar uzanan geniş bir alanı besler. Bu yüzden sendikalizmden feminizme kadar olan tüm mücadele biçimlerinin anarko yorumları egemen düzene antitez üretirken,anarşistler her cephede kendilerine örgütlenme ve hareket zemini bulabilirler.Bu, sistemin ayrı noktalarına daha yoğun bir güçle odaklanmayı sağlayan bir hareketliliktir. Her şey bu kadar gözler önündeyken durup düşünmek ve zamanı yavaşlatmak gerekir. Zamanın ruhuna yenik düşmek her zaman insanı kaybettirir insana. İnsanın insanlığını,muhakeme yeteneğini ve vicdanını körelte körelte yok eder. Hele bir de edilgenlik çoğunluğun özelliği olmuşsa tek tek bireylerin hiçbir anlamı kalmaz, bir kere 'biat edin' denildi mi aynı kalabalık elinden gelse onlarca defa 'biat eder' ama zinhar sorgulamaz. Kalabalık her zaman yanıltıcı olmuştur zira kalabalık her zaman koşullandırılmış bilgiye mahkûm edilmiştir, kendi mahkûmiyetini onaylarcasına da kendi içerisinden çıkan özgürlük seslerine ya kulağını tıkamış ya da özgürlüğün kendisini yasaların sahte güvencesiyle tevkif etmiştir. Dolayısıyla demokrat kesimler yanılgıya mahkumdur, tribünlere oynayan mantalite de demokrat geçinir durur, milliyetçilik kadar yakın bir sığınaktır bu da. Ekmek aslanın ağzındayken kimse hak hukuk tanımaz, kimse kimsenin gözünün yaşına bakmaz. Kadim dünyanın "Ey Ahali!" diye seslendiği insan yığınlarına inatla hitaben: Bizim hala vicdanımız var ve de sizlere bir şeyler anlatmak adına direttiğimiz peygamber sabrımız."
iletişim için: ahaligazetesi@gmail.com
Gazetemizi bulabileceğiniz yerler ve içindekiler için tıklayın
Yaygın medyanın yapay düşünsel üretimi ve sunumu karşısında durduğumuz noktada anlatmak istediklerimizin somut bir yansıması olarak çıkıyor bugün Ahali. Sıklıkla sorgulanan gerçekleri anarşist bir bakış açısıyla anlatmayı şiar edindiğimiz yazılar anarşist tarihten güncele her türlü üretim ve tüketim ilişkisinden çokça değindiğimiz ekoloji olgusuna kadar birçok konuya vurgu yaparak, sürekli kendini yenileyen bir nitelik kazanma çabasında. Bu çaba özellikle sistemin, oluşturduğu ayrıcalıklıların yararına, bireyler üzerine yıktığı zorunlulukların ve çıkar odaklı sorumlulukların farkında olan ve bunların karşısında anarşizan bir anlayışla durabilen kişilerle de ortak paydada buluşabilmek adına gösterilen bir bilincin ürünüdür. Bir bütünü koruma çabası da denebilir buna, dünya kadar büyük bir bütünü, 'yığın'la insanı,oysa ilk elde seslenebileceğimiz bir siz, yani okuyucularımız varsınız o bütünde,ama yine de, çağrımız herkes için olabilsin; çünkü bizim hala umudumuz var ya da var olan kokuşmuşluğa karşı bir sözümüz. Evet, yeryüzü bir bütündür bölünemez.
Var olan sınırsız bilgi ortamında toplumu sağanak bilgi bombardımanına tutan medyanın aksine konuşmak; bugün yanlışa düşmek ya da yanlış bilgilendirmekle aynı anlama gelirken belli bir ideoloji ekseninden toplumla buluşmak adına yapılan çoğu girişim kısa sürede baltalanıyor. Öyle ki içinde bulunduğumuz yoğun faşist ve şoven propaganda sürecinde Ahali'de kullandığımız ya da kullanacağımız çoğu ibare birilerinin canını sıkabilecek türden. Tam da bu aslında sistemin anarşist söz üretenlerden bir nebze de olsa çekindiğinin bir kanıtıyken aynı zamanda bu yönüyle biraz da cesaretlenmemizi sağlayan bir etken oluyor. 82 anayasasıyla dimağlara çokça gark edilen apolitik tavır günümüzde okumayı okulla karşılayan hastalıklı bir görüşe zemin hazırlamışken statü kaygısı bireyleri içinde bulundukları toplumsal krizin dışındaymışçasına yaşamalarına neden oluyor. Ve aynı neden bu gidişata son vermek isteyenlerin önünde statüko bağımlılarından ayrı olarak bir tutuma itiyor insanları. Çoğu kez, iktidarı eleştirmek bile bu tutuma göre bir nevi Donkişotluktur ya da boşa harcanan efordur. Bu kara cehaletin, uyurgezerliğin açık adı aymazlıktır. Duruma buradan baktığımızda farkındalık ve tavır geliştirmenin yani teoriyi pratiğe dökmenin ancak iyi bir tarih okuması yoluyla, resmi tarihin yanlılığının algılanmasıyla ve medya günlüklerinin sıkı bir gözden geçirmesiyle gerçekleşebileceğini söylüyoruz. Gazetenin bu anlamda teoriyle birlikte pratik çözümleri de esinleyebileceği düşüncesindeyiz.
Ahali'nin anarşizmle ilişkilendiği nokta en başta devrim istencidir. Nihil mefhumlara bağlı salt kaos düşleri, sadece psiko-politik bir tavır gerçekleştirebileceği inancıyla kendini kapatır. Sığ bir emek mücadelesine kendini mahkum eden hareketlerin daha sol ya da daha sağ alternatiflerini yaratmak, solu düzeltmek bizim amacımız değil. Ahali'ye yazılan her haber özünde yaşamı ve devrimi 'bir' kılmak içindir. Sistemin kendisine uyumlanmanın önünde durabilmek adına yazınsal anlamda bu sürecin post-travmatik etkilerinin yanında çözüm önerileri sunabilme çabası içindeyiz. Anti-militarizme olan vurgu bugün açık faşist tehdide karşı daha da yaşamsaldır. Memleketin siyasal gündeminden fırsat bulup dünyaya bakılacak olursa görülür ki kimi vicdanların savaşa ve insanyiyen küresel düzene olan itirazı hiç de hafife alınanamayacak boyutlardadır. Önemli olan 'insan yığınları'nın yanında ne yapabileceğimizi, nasıl bir yaşam örgütleyeceğimizi bulmaktır. Bu coğrafyada salt bir var oluş çabasından daha çok, şeylerin anarşi adına yapılabileceğini gösterebileceğimize dair bizim hala umudumuz var.
Sermaye birikimi kar marjlarını, artan cirolar satış primlerini, yükselen borsa ahmakların ceplerini dolduradursun fakirlikten ağzı kokan toplum buna sessiz kalsın. Memur maaşlarına göstermelik bir zam gelsin asgari ücret % 6 arttı diye insanlar bayram etsin,7 yaşındaki bir çocuğun aldığı şekerden devlet katma değer vergisi kessin, bir annenin ölen oğlunun ardından dökülen gözyaşlarını hikmet-i devlet banknotla sildirsin, Kürtlere küfredilsin Ermeniler katledilsin, şaşkınlıktan gözü dönen toplum buna sessiz kalsın. Olur mu? Oluyor... Tabi sessiz kaldığımız yerde sadece bunlar olmuyor, yaşam alanları sınırlanmaya başlıyor yoğun baskı ortamından kaçmaya çalışan masum insanlar üstüne mülteci yaftası yapıştırılıp cehennem bildikleri topraklara geri iade ediliyor. İnsan haklarını savunanlar bugün hainlik damgasını yiyor, barış uğruna savaş verenler sokakta öldürülüyor ve daha yüzlercesine bugün düzen ortamı diyen düzenbazlar yarından bahsederken geçmişi kınayabiliyor, kan kusuyor toplum ve buna kızılcık şerbeti içtim diyor, demezse de zaten ona dedirtiliyor. Bütün bunlara düzen diyenler riyakâr mı sadece? Görmezden gelenler sadece kara cahil ve bizler de sadece Donkişot muyuz bu durumda? Hayır, bizce çok daha fazlası!!!
Hayata dair bir çabayı toplumun her kesimine ulaştırabilmek temelde hepimizin arzusu. Bu yönüyle anarşizm, ideolojilerden farklı olarak siyasal olduğu kadar nüvesini hayatta da bulan ve kendini doğadan kopmadan yaşama atfedebilen bir sinerjiye sahiptir. Dizginlenen çoğu değere karşı çıkmak çok cepheli bir mücadeleyi de beraberinde getirecektir çünkü bu değerler klişeleşmiş ahlak kurallarından teorize edilmiş rejimlere kadar uzanan geniş bir alanı besler. Bu yüzden sendikalizmden feminizme kadar olan tüm mücadele biçimlerinin anarko yorumları egemen düzene antitez üretirken,anarşistler her cephede kendilerine örgütlenme ve hareket zemini bulabilirler.Bu, sistemin ayrı noktalarına daha yoğun bir güçle odaklanmayı sağlayan bir hareketliliktir. Her şey bu kadar gözler önündeyken durup düşünmek ve zamanı yavaşlatmak gerekir. Zamanın ruhuna yenik düşmek her zaman insanı kaybettirir insana. İnsanın insanlığını,muhakeme yeteneğini ve vicdanını körelte körelte yok eder. Hele bir de edilgenlik çoğunluğun özelliği olmuşsa tek tek bireylerin hiçbir anlamı kalmaz, bir kere 'biat edin' denildi mi aynı kalabalık elinden gelse onlarca defa 'biat eder' ama zinhar sorgulamaz. Kalabalık her zaman yanıltıcı olmuştur zira kalabalık her zaman koşullandırılmış bilgiye mahkûm edilmiştir, kendi mahkûmiyetini onaylarcasına da kendi içerisinden çıkan özgürlük seslerine ya kulağını tıkamış ya da özgürlüğün kendisini yasaların sahte güvencesiyle tevkif etmiştir. Dolayısıyla demokrat kesimler yanılgıya mahkumdur, tribünlere oynayan mantalite de demokrat geçinir durur, milliyetçilik kadar yakın bir sığınaktır bu da. Ekmek aslanın ağzındayken kimse hak hukuk tanımaz, kimse kimsenin gözünün yaşına bakmaz. Kadim dünyanın "Ey Ahali!" diye seslendiği insan yığınlarına inatla hitaben: Bizim hala vicdanımız var ve de sizlere bir şeyler anlatmak adına direttiğimiz peygamber sabrımız."
Yorumlar